
Hiçbir varlık yok ki,onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü
selam mahlukların en hayırlısı olan Muhammed’e, (Sallallahu aleyhi ve sellem)
bütün aline, ashab, ezvacına ensari ve muhacir sahabesine de olsun! Bundan
sonra, bu mektub, alem kutbu kaymakamının perverdesinden, iki gözünün nuru,
kalbinin meyvesi olan El-Molla Alauddin’edir. Allah, onu halka faydalı
olması bakımından, din ve dünya güneşi gibi kılsın!
Molla Abdülkerim namıyle gönderilen mektubunuz, perverdeye
ulaştı. Dolaysıyla gayet sevindi. Çünkü o, taleb ve iştiyaktan haber verir.
Üstad’ı a’zam (Radıyallahü anh):" Herhangi bir şey için,
bende kıskanma yoktur. Hatta, falan kimse zamanın gavsı veya halkın kutbu
oldu denilse, talebden başka her iki manevi makama da kıskanmam. Lakin falan
adamın şiddetli bir taleb ve iştiyakı vardır denilse, ondan duyduğum
kıskanmadan kalbim yanar." Diye buyurdu. İşte, Üstad-ı a’zam, bu sözleriyle,
Allah’ı taleb etmeye herhangi bir şey olursa olsun, muadil olmadığına işaret
eder. Hem de bizden matlub olan şey de budur. Diğer makamlara ulaşma işi,
Alah’a havale edilir. Hülasa, salikten arzu edilen şey, şiddetle Allah’ı
taleb etmesi ve hayatını onda sarf etmesidir. Hafız (El-Şirazi) (Kuddise
sirruh) demiş ki:
"Matlubum hasıl oluncaya kadar talebden el çekmem.
Ya ruhum sevgiliye ulaşır ya da ruh bedenimden çıkacaktır."
Hatta sofiler tarafından," biz ölümden sonra taleb
halindeyiz." denilmiştir. Nitekim Hafız (Kaddesallahü sirreh) buna da
dediği:" Ölümden sonra mezarımı aç, bak! Ki içimdeki aşk ateşinden
kefenimden duman yükselir." sözüyle işaret etmiştir. Talebden maksad, salik
matlubu olan Allah’tan başka masivadan yüz çevirmeye cehd edip külliyetiyle
Allah’a teveccüh etmesi demektir. Bu hal masivaya iltifatsızlık gözü ile
bakması ve matlub olmaması, hepsi de zevalin kenarında oldukları, dünyadaki
bütün şeyler, manevi yükselmesine zararlı, tehlikeli olup dünya ve
ahiretteki kurtuluşu, hakiki maksuduna bağlı olduğunu bilmesiyle hasıl olur.
(Farsça beyit):
"Kalbin masivaya bağlılığı, yüce makamlara terakki edilmesine
faydasız ve perdedir.
Eğer alakaları kesersen vasılsın (ermişsin)."
Cami (Abdurrahman) (Kuddise sirruh) da taleb hakkında
buyurmuşlar ki:
"O, ab-ı hayattan (Allah’ın aşkından) kanmakta benim için
maslahat yoktur. Allahü teala ona her zaman susuzluğumu (aşkımı) artırsın!"
El-Hafız'da (Kuddise sirruh):
"Ol acı gibi olan şarap ki sofu Ümmül-habais (Kötülerin
anası) diye okudu.
Lakin bize taze ve bakire kızları öpmekten daha zevkli ve
tatlıdır." denilmiştir.
Bu beyitde geçen bakire kızları öpmek tabiri,
visalden (Allah’a kavuşmaktan), Ümmü-El-Habais tabiri, onu taleb etmekten
kinâyedir.
Piri veya pirine tabi olanları veya bulundukları yere
iştiyakı ile ilğili, gördüğü rüyalardan başka salikin rüyası makbul
değildir. Rüyanda, Üstad-ı a’zamın ( kuddise sirruh) markadı ( mezarı)
civarında gördüğün bir çok binalar ise, manevi makamlara işarettir. Bunda,
işittiğin ses ile velev ki kapının arakasında oturmakla da teveccühe gitmek
için kasdınız ve aniden Üstad-ı a’zamın çıkmasıyla karşılaştığın olay, taleb
edilmekten başka bir şey düşünülmemesine işarettir. Defterde ismini, babanın
mülkleri senin olduğunu görmeniz ise, senin için taleb kabiliyeti olduğuna
işarettir.
Öyle ise, kabiliyetin sende zahir olması için, çalışman ve
gayret etmen lazımdır. Çünkü kabiliyetin zuhuru, çalışmaya bağlıdır. Bu
rüyadan korkmalısın! Çünkü bu, talebe çalışmayı icab eder. Çalışma olmayıp
kabiliyet elden gitse, salik ondan sorulacaktır.
Perverde Maruf, Cüneyd’in gözlerinden öper, talebe, mürid ve
muhiblere (dostlara) selam eder, bu taraftaki hal ve durumlar, Allah’a hamd
edilmesine mucibtir. Allah’ın salat ü selamı efendimiz Muhammed’e (sallalahü
aleyhi ve sellem), al ve ashabına olsun!