
Kalbleri, gözleri nûrlandıran Allah’a hamd olsun. Mukarrabun
(Allah’a yakın olan kimselerin), itâatkâr olanların efendisine, hayırlı âl
ve ashâbına salât ü selâm olsun! Bundan sonra, bu mektûb, âlem kutbu
kaymakamının (Kuddise sirruh) perverdesinden, vücûdunu Allah’ın (Celle ve
alâ) muhabbetinde fenâ eden, Allah’dan başkalarının üzerine cezbeyi (Allah
aşkı) tercih eden, Allah’ın zâhir ve bâtın isimlerinin tecelliyâtlarına
mazhar olan Efendimiz El-Şeyh Abdülkahhar’adır. Allah onu Nebiyy-i muhtar (Sallâllahü
aleyhi ve sellem) yüzü suyu hürmetine âfetlerden sâlim kılıp, manevî kemâl
zirvesinin derecesine yaklaşanlardan eylesin!
Bir seneden beri perverdeye, sohbetinizin iştiyakı hâsıl
olup, size kavuşmak şerefini arzû eder. Yüceliği yüceliğinizle, şerefli
duanız vasıtasıyla olduğunu kesinlikle bildiği hâlde, sohbetinizi ve
kavuşmanızı nasıl arzûlamasın? Geçmişteki muhabbetimizi unutturmamasını,
günden güne arttırmasını Allah’tan niyâz eder, sizin gibi zâtların ona
iltifat ve kabul gözü ile bakmasını diler. Zira perverde, pîrinizin
dergâhının hizmetçisi olup, bu vazifesinden başka kendisinde de herhangi bir
fazilet olduğunu bilmez. Eğer rızânıza muhalif bir şey kendisinden sâdır
olsa, ondan yüz çevirmemek, belki onu ikaz etmek emsâlinize yakışır.
Kendisi, bu hizmetçilik vazifesi dolayısıyla sizin gibilerin üzerine bir
hakkı olduğunu fasid zannı ile zan eder. Şiir Farsça:
"Hamamda, bir gün güzel kokulu bir çamur parçası mahbûbun
(sevgilinin) elinden elime geçti. Ona dedim ki, "sen misk misin veya anber
misin" Çünkü senin gönül çekici kokundan mestim." Çamur dedi ki, ben nâçiz
bir çamur idim. Lâkin bir müddet gül ile beraber kaldım."
İşte mezkûr sebeblerden, kendisine iltifat etmeniz gayesiyle
ve "abdest için su bulunmazsa, toprak onun yerine geçer." sözü hükmü
mucibince, Üstad-ı a’zam (Radıyallahü anh) ile yaptıkları eski sohbetlerin
hukukunu unutmayan kimselerden sâdır olan dua ve iltifatlarından başka,
itimad edilecek hiçbir şey yoktur. Geçen sene ondan (perverdeden) vâki olan
hareketten maksadı, sizinle mülâkat ederek, Şeyh Şihabüddin’den, size hâsıl
olan üzüntünün gitmesinden, Şeyh Abdülhakim’in ev halkına, onların ve
kendisinin Hazretin reisi El-Şeyh Abdülkahhar olduğunu bildirmekten başka
bir şey değildi. Maksadı, bundan başka olmadığına da Allah’a yemin eder.
Fakat perverde o tarafa gelince, iş isteğinin aksine cereyan ettiğinden
pişman olup geri dönmesinde, bir mahzur görmedi.
"Kişi bütün temenni ettiği şeylere ulaşamaz. Rüzgârlar,
vapurları istemediği istikamete beraber seyr ederek götürür." Hülâsa: Gerçi perverde doğru yoldan hariç ise de, kendini zorlasa da sizin gibilerin
kalbini kırmamayı temenni eder. Halen, Şeyh Abdülhakim’in ev halkına iltifat
etmenizi cenâbınızdan taleb eder. Ki onlar, büsbütün size bağlanıp,
perverdeden alâkaları kesilerek, kendisiyle yaptıkları muharebeden dolayı,
darılmanıza sebeb olmasın. Çünkü o yanılmış da olsa, Üstad-ı a’zama (Radıyallahü
anh) tâbi olanlara hizmet etmeğe hakkı olduğunu bilir. Eğer ona insaf gözü
ile bakıp, Üstad-ı a’zamın (Radıyallahü anh) halife ve tabîilerine karşı
hareketini teftiş ederseniz, onu mazûr görür, onu kabul edeceğinizi ve
kendisini de onun (Rahmetullahi aleyh) halifelerine itaatkâr olduğunu zan
eder. Durumu böyle olan kimseden Allah (Celle ve alâ) ve Üstad-ı a’zamın (Kuddise
sirruh) yoluna aykırı bir hareket olursa, zatınız gibiler, tarafından
uyarılması gerekir. Tâ ki davasında sadık olup olmadığı meydana çıksın.
Uyarıldıktan sonra şayet sadık ise, yaptığı yanlış hareketinden eteğini
çeker. Çekmediği takdirde, davasında yalancı olduğu apaçık müşahede
edilecektir.
Sonra perverde, ellerinizden, Molla Mahmud ile kardeşinin
gözlerinden öper. Sizden ve meclisinizde bulunanlardan dua diler. Erşed (en
doğru yolda olan) halife Molla Reşid de el ve ayaklarınızdan öper. Allah,
efendimiz Muhammed’e, (Sallâllahü aleyhi ve sellem) âl ve ashâbına salât ü
selâm eylesin!