
Hiçbir varlık yok ki onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü
selam, efendimiz Muhammed’e, (Sallallahu aleyhi ve sellem) al ve ashabına
olsun! Bundan sonra, bu mektub alem kutbu kaymakamının perverdesinden, Allah
yolundaki kardeş ve Allah için dostu, ülfiyet ve vefa sahibi olan Molla
Yusuf’adır.
Nakşibendi tarikatından maksad, (Allah sadatının yüce
ruhlarını kutlasın!) Allah’ın muhabbetini tahsil etmektir. Muhabbetten murad,
sırf Allah’ın zatını sevmek, müride bir dünya menfaatı sağlamak veya ondan
bir zarar def edilmesi gibi bir ivez veya gaye olmamak demektir. Farsça
şiir:
"Eğer, (yaptığım taatte) sekiz cenneti (kendime gaye edip)
gözümün önünde bulundursam veya cehennem korkusundan (Allah’a) hizmet etsem,
kendi şahsına selamet taleb eden bir mü’min olurum. Çünkü bu ikisi de
bedenimin menfaat payıdırlar. Bir aşık, Allah aşkıyla gıdalanırsa, onun
nezdinde Adn (cenneti) tek bir yaş tute değmez."
İşte ey kardeşim! Düşün ki, Nakşi tarikat sadatın nazarları
yalnız Allah’ın zatını taleb etmekte hasr olunmuştur. Nazarları ahiret
ni’metine bile, tecavüz etmediği halde, muzahraf (yaldızlı ve karışık), üstü
bal ve şekerle kaplanmış öldürücü zehir kabilinden olan dünya lezzetlerine
nasıl tecavüz eder? Hatta onlarca, mahbubdan gelen şey, sevimli, zevk ve
elemler bir olur. İmam-ı Rabbani (Radıyallahü anh) muhabbet-i zatiyye
denilen bu sevgi hasıl olunca, sevgilinin ni’met ve elemi, sevenin yanında
eşit olur, buyurmuştur. Tarikattan maksad bu olduğu anlaşıldıktan sonra, bu
vasıf ile muttasıf olmazsak da tahsili için kendimizi zorlamamız lazımdır.
Yani mahbubun (Allah’ın) bize icra kıldığı şey’i kendimize zorla kabul
ettirip bize verdiği eziyete karşı minnet ederek, bize sabır vermesi için
yalvarmamız ve kendisinden gelen her şey de hayır ve saâdet oludğunu
bilmemiz gerekir. Şiir. "Tarikatda salikin önüne gelen her şey, onun için
hayırdır. Ey gönül! Doğru yol üzerinde bulunan kimse, yolu kayıb
etmemiştir." Bununla beraber, filhakika dünyevi çileler, eziyetler, Allah’a
yaklaşmanın sebebidirler. Mevlâna El-Rumi demiş ki, İnsan dilbağlanması
gereklidir. Dilbağlanması, ya ibadette meşakkat çekmesi veya eziyyet ve
cefada bulunmasıyladır. Burada Rumi’nin sözleri sona erdi.
Perverdenin hatırından çıkıp sizi unuttuğunu zan etmeyin!
Belki kalbinde hazırsızınız. Cenabınıza selamet ve afiyeti için, Üstad-ı
A’zam ile Şeyh-i Ekber’den (Radıyallahü anhüma) istimdad eder birisi
tarafınızdan gelse, hastalığınızın durumu hakkında ona (perverdeye) yazmanız
gerekir. Allah’dan (Celle ve ala) o hastalığınızın kaldırılmasını taleb
eder, size, peder ve kardeşinize, Molla Süleyman’a, Mustafa’ya ve bütün köy
ahalisine, selam olsun! Allah’ın salat ü selamı da efendimiz Muhammed’e, (Sallallahu
aleyhi ve sellem) al ve ashabına olsun!