Sıkıntı zamanında
sabır etmeye teşviki, tâat etmeksizin, şeyhlere olan, akrabalığın faydası
olmadığı, hatta insana bela celb ettiği, şeriate muhalefet ettikten sonra,
şahsın başına gelen günahların cezaları Hak Teâlâ sübhanehu ve ehli olan
zatlar, ondan yüz çevirmediklerinin ve onun için istidraç, muakabe
olmadığının alameti olduğu hakkında Tirçonkli Hacı Yusuf ile
kardeşlerinedir.
Hiçbir varlık yok ki onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü
selam, mahluklarının en hayırlısı olan Muhammed’e, (Sallallahu aleyhi ve
sellem), al ve ashabına, zevcelerine, zürriyetine olsun! Bundan sonra, bu
mektub, alem kutbu kaymakamı (Radıyallahü anh) perverdesinden, Allah
yolundaki kardeşleri Hacı Yusuf, Halid ve başkalaradır. Durumunuzdan ve
içinde bulunduğunuz sıkıntıdan haber veren mektubunuz, perverdeye ulaştı.
Sabr ediniz! Çünki sabr, ferahın anahtarıdır.
Belki Allah sıkıntıdan sonra esenlik yaratması umulur. Zira
Kur’an-ı Kerim’de:
"Gerçekten her sıkıntı ile bir esenlik mevcuttur" buyurduğu
ayet-i celilesi buna kat’i bir nasstır. Lakin aranızda Hacı Yusuf’un
oğlundan vaki olan çirkin, şeni’ fiilin şerhinden pek korkulur. Çünkü sizler
üstad-ı azama (Radıyallahü anh) mensubsunuz. Hatta ona akrabalığınızı iddia
ediyorsunuz. Bununla beraber o çirkin fiilin yapılmasına cesaret
ediyorsunuz. Bilhassa Hacı Yusuf… çünkü kendisi tasavvufta kuvvetli olduğunu
üstad-ı azam’a (Radıyallahü anh) tam bir akrabalık davasında bulunduğunu
iddia eder. Öyleyse sizden bu gibi şeni’ fiil nasıl geçerli olabilir? Üstad-ı
azam (Radıyallahü anh) buna razı olmayıp, hatta ondan şiddetle kızdığını
bildiğiniz halde, ona (Radıyallahü anh) nasıl sığınıyorsunuz? Sizin ona olan
akrabalık münasebeti, sizi bu şenaatten kurtarır diye zan etmeyin! Belki
dolayısıyle belaların en şiddetlisi, yaptıkları hatalardan dolayı
akrabasının başınadır. Çünkü onlar, o büyük ni’metin şükür hakkını eda
etmeyip, hatta Allah (Celle ve ala) ondan kızdığı şey’in yapmasına cesaret
etmişlerdir. Öyle ise, bu beladan, kurtulmanın yolu tevbe etmek, Allah (Celle
ve ala) ya dönmek ve üstad-ı azamdan (Radıyallahü anh) istimdat etmekle
Allah’a sığınmaktır. Mezkûr çirkin fiilin önlenmesi, ya murdar fasıka kötü
olan o kadını köyden çıkarmak veya mes’elenin dini yönden halli için, malın
harcamasına önem verilmemesiyle hasıl olur. Eğer onu köyden çıkarmaya
gücünüz yoktur, deseniz öyle değildir. Çünkü sizler ittifak edip üstad-ı
azamdan (Radıyallahü anh) işittiğiniz şeylerle amel ederek, emirlerine
imtisal etmek, şerefinin kadrini ve o kadrin dünyevi namustan daha yüksek ve
şerefli olduğunu bilirseniz, Allah’ın rıza ve muhabbetini kendinize
seçersiniz, mes’elenin çözülmesi size gayet kolaylaşacaktır. Allah (Celle ve
ala) dünyevi şeref ve yüksek rütbenizi aksine çevirmesinden korkmaz mısınız?
Eğer bu mektubun muhtevasıyla amel ederseniz, başınıza gelen bu bela ve öç
alma musibeti üstad-ı azam (Radıyallahü anh) ruhen sizden yüz çevirmediğine
dair bir alamettir. Zira denilmiş ki, şübhesiz, şeriata muhalefet eden bir
kimsenin üzerine ard arda gelen ni’metler onun için ni’met değil, belki
istidraç ve azab olmasından korkulur. Allah (Celle ve ala), bizi ve sizi
onlardan korusun! Tafsilatı kitablarda yazıldığı üzere, şeriata muhalif
olmayan, yapıldıktan sonra, insana nazil olan bela, ni’metten ve Allah o
belalıdan yüz çevirmediğinden sayılır.
Bundan sonra, evvela mektubunuzu üstad-ı azamın (Radıylallahü
teala anh) merkadi (Türbesi) üzerine bıraktıktan sonra, işinizin tedbirini
de düşünürüz. Perverde, size, Molla Feyada, hususi ve umumi olarak
talebeler, keza bütün köy halkına, hidayete ve Mustafa’nın (Sallallahu
aleyhi ve sellem) şeriatına tabi olanlara selam eder. Mezkûr şeriatın
sahibine, al ve ashabına salat ü selam ve sena olsun.