
Allah’ım! Muhlis (ihlas sahibi olan kimselerin) size
eyledikleri hamdleri gibi sana hamd eder, sana yalvaranların salat ü
selamları gibi, Peygamberine, (Sallallahu aleyhi ve sellem) aline, ezvacına
ve zürriyetine kıyamet gününe kadar salat ü selam ederiz.
Bundan sonra, bu mektub, Gavsın kapı eşiğinin feyzlerine
muhtaç olan, mübarek eşiğine intisabiyle gayet iftihar eden ve o yüce
kapının eşiğini öpmesini, kendisine şeref ve yüksek rütbenin nihayeti bilen
kimseden, gözünün nuru kalbinin bahçesi, yüksek makamın hizmetinde bulunan
mezkûr kimsenin mevlası, Seyyid Ali’yedir. Ey Allah’ım! Peygamberin (ona ve
aline salat ü selam olsun!) hürmetine, onu ulu baba ve cedlerinin
mesleklerinde yüce adabları üzerinde bulundur!
Şübhesiz bir müddetten beri, o tarafın ahvalinden haber
alınmadı. Lakin bu durum mezkûr kimsenin taksirat ve cesaretsizliğindendir.
Dolayısıyla, büyük zatlardan istimdad eylemekle, gönüllere şifa verici
haberleri o taraftan celb edecek birkaç harfleri yazmak istedi.
Ey en aziz mevla! Bu sene cenabınızın ahvalinden güzel
haberler gelmekte, eserlerinizden güzel kokular yayılmaktadır. Halkın
bilhassa mensubların, Allah’a (Celle ve ala) taat etmelerine, yasaklarından
kendilerini muhafaza ettiklerine sebeb olan faaliyetinizin haberi
gelmektedirler. Çünkü siz ağacın köküne, halk ise, dallarına benzerler.
Ağacın kökü ne çeşit su alırsa, aynı cins su, dallarına kadar yürür gider.
Eğer halk din ve ahlak bozukluklarının içine vaki olurlarsa, cenabınızdan
sorulacaktır. Öyleyse onların ıslahına ve Allah’ın razı olmadığı şeylerden
uzaklaşmalarına siz sebeb olursunuz. Dünya ve ahiret ni’meti Allah’a (Celle
ve ala) yönelen kimse içindir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
"And olsun ki Tevrat’tan sonra Zebur’da da yeryüzünde ancak
iyi kullarımın mirasçı olduğu yazmıştık." ayet-i celilesi buna kat’i bir
delildir.
Gerçekten dünya, ahirete tabi olur, ahiret ise, dünyaya tabi
olamaz, denilmiştir. Yani ahireti taleb edip de tahsili için, onun esbab ve
zahiresinde (ibadetde) çalışan kimse, dünyası dahi ona hasıl olması
mümkündür. Nitekim bu durum büyük zatlardan müşahade edilmektedir. Yalnız
dünya tedbirinde çalışan ve dünyanın yaldızlı şeylerine meyl eden kimse,
dünyaya yönelmiş olduğu ne görülür ne de işitilir. Belki o zat dünyadan
yüzünü çevirip onu doğru yola koymuştur. Hatta yüce zatlar, dünyayı la şey
(hiçbir şey) olduğunu ad ederler.
Dünya ve ahiretin efendisinden (Hazret-i Peygamber’den) Allah
ona al ve sahabisine salat ü selam eylesin! Rivayet edimiş ki:
"Dünyada sanki bir garib veya yolcu gibi ol!" Yani bir
yabancı ve yolcu kimse gurbet yerinde ve geçtiği yolda o yerin imar
sebepleriyle meşgul olmadığı gibi, akıllı kimse de aşağı olan dünyanın
yaldızlı şeyleriyle meşgul olmaması gerekir. Zira dünyanın bu iş ve eşyaları
yerinde kalıp, onlarla meşgul olan kimse, ölüp gideceği müşahabede
edilmektedir. Ne mutlu sana ne mutlu dünyadan yüz çevirene.
Bundan sonra, (Ziyaüddin) senin ve Şeyh Muhammed Reşid’in
ayaklarından, Seyyid Abdullah ile Seyyid Dıhye’nin ellerinden, Selahaddin’in
ve Abdullah Haydar ile isimlerini bimediğim küçüklerin gözlerinden ve yüksek
kapının eşiğinde bulunanların hepsinin ellerinden öper. Onlardan, ayrı ayrı
olarak ev halkından dua diler. Hacı Eshad’ın size havale ettim. Emniyet ve
himayenizde bulunsun! Allah’ın salat ü selamı mevlamız Muhammed’e (Sallallahu
aleyhi ve sellem) al ve ashabına olsun!