İçindekiler


DOKSAN BİRİNCİ MEKTUP

Yine mezkûr halifesine (Molla Ahmed’e). Onu şeytanın hilesinden korkutması, müridlerle şevk ve muhabbetin zuhuru zamanında mağrur olmaktan korkutması, çünkü o işin hakiki faili Allah (Celle ve ala) olup, vasıta ise, sadatı kiramın (Kuddise sirruh) himmetleri olduğu hakkındadır.

Allah’a hamd, Rêsulüne ve onun âline, ashabına, zevcelerine ve zürriyetine salatü selam ederek, Allah’ın adıyla başlarım.

Bundan sonra bu mektub âlem kutbu kaymakamının (Radiyallahu anh) perverdesinden Allah yolundaki en şerefli kardeşi, Allah için dostu, muhterem arkadaşı Molla Ahmed’edir. Allah onu dünyaya kalben iltifat etmekten muhafaza edip, âhirete meyl etmeye muvaffak eylesin!

Sıhhat ve selametinizden ve birçok kimselerin tevbe ettiklerinden, şevk ve zevkin hasıl olduklarından haber veren mektubunuz, perverdeye ulaştı. O ni’metlere karşı Allah’a hamd etti. Çünkü kardeşlerin çoğalmasında tam bir manevi emel vardır. Tâ uzak olan kimselere Allah (Celle ve alâ) feyzinin nâzil olmasına da belki sebep olurlar. Bununla beraber, nefse bir ücûb (kendini beğenme) haletin peyda olması ihtimali sebebiyle şeytan ve nefsin hilelerinden korkmak lâzımdır. Yani her ikisi de nefsin kendini görmeye sebep olabileceklerinden korkmalıdır. Halbuki hakikatte hidayetçi ancak Allah’dır. (Celle ve alâ) Kur’ân-ı kerimin, "Gerçekten sen istediğin kimseyi hidayet edemezsin. Lâkin Allah, dilediği kimseye hidayet eder." Âyet-i celîlenin meâli düşünülsün! Fakat Allahü Teâlâ bir hikmete binâen, hidayeti birisinin vasıtasıyla izhar eder. Bizde, mecaza nazaran hidayetçi, Üstad-ı a’zam ile en şerefli şeyhtir. (El-Şeyh Fetullah) (Radıyallahu anhümâ) dırlar

Üstad-ı a’zam, tarikatta hilafet ismiyle adlandırılan kimse yaptığı irşad dolayısıyla müridleri arasında beliren muhabbet ve vecde mağrur olamaz. Çünkü ben, Abdulbaki oğlu Hanlid’i (ağayı) mızrakını elde tutup, atına binerek bir kavmin içerisine göndersem, o bir mürşid gibi belki daha ziyade halkı coşturabilir, diye buyurmuştur.

Hülâsa, Üstad-ı a’zamın buyurduğu üzere, mezkûr aşk mecazi olarak mürşidden gurur ise, şeytanın kötü şer ve uğursuzluğundan olduğu bilinmelidir.

Şâh-ı Nakşibend (Radıyallahu anh) buyurdular ki: "Mum ol! Ve mum olma!" Yâni halka ışık ve yararlı olmak için etrafa ışık veren mum gibi ol! Fakat ışık verirken mum gibi yanıp mahf olma’

Mürşid kendi nefsinden bir şey olduğunu his etmekle yanar. Öyle ise, mürşid, üstadında hattâ mevlâsında Bâri Teâlanın manevi huzurunda fâni olmak gerekir.

Üstad-ı a’zamın ev halkından sorarsan, ahvali Allah’a hamd edilmesi icab eder, Bütün hamdler ve ni’metler Allah’a olsun. Ev tamamaıyle olmazsa da bâzısı Nurşin’e gelmeye niyet ettik. Molla Mehmed Emin’e, Molla Mustafa’ya selâm ve dua ederiz. Molla Mehmed Emin ile Fethullah sana selâm edip, ellerinizden öperler. Muhammed Masum, Sultan Veled, Maruf, Abdulbaki, Cemalüddin, Molla Fadıl, Şihabuddin ve küçükler, talebeler ellerinizden öper, Şeyh Piroz ile diğer ahbablara selâm ederiz. Şeyh Ahmed buraya gelip köyüne gitti. Şeyh Fetullah ile Şeyh Abdullah’da oraya gideceklerdir. Tarafınızdan, işittiğimiz şeyden başka bir şey yoktur. Allah sonunu hayr eylesin! Burada iyilik ve esenlikten başka bir şey yoktur. Allah, peygamberlerin efendisinin (Sallâllahü aleyhi ve sellem) âlinin ve ashabının üzerine sâlât eylesin!